11 Aralık 2010 Cumartesi

kıyak bir cumartesi

Aşağıdaki tüm fotoğraflar kıyak cumartesimizin görselleridir. Sanırım yalnışım var. iki tanesi cumaya ait. cuma gecesi evde tiyatro düzenlendi. Başrollerini oğullarımın oynadığı komedi türünde bir oyundu. yusuf kar yağacak diye gardorobundan kar şapkalarını çıkardı, sonra da abi kardeş takıp takıştırıp oyun tertip ettiler. Ben de dayanamadım bol bol fotoğraflarını çekip kameraya aldım onnları. Tabii gülmekten fırsat bulduğum zamanlarda. Cumartesi sabahı ise kar süprizi ile uyandık. Ailecek cama yapıştık diyebilerim. Hele yusuf haftalardır "kar yasın kar yasın" diye dua ettikten sonra karla karşılaşınca pek keyiflendi. Azıcık tutan karımız eriyip gitmesin diye sokağa koşturduk tabii. Fakat kar oynananacak kadar çok değildi. biz de karın tutabileceği yere doğru direksiyon kırdık. devlet mezarlığına... malum kar mezarlıklarda iyi tutar. Tabi kii mezarlığın içinde oynamadık. devlet mezarlığının yanında hem kocaman bir müze hem de karadeniz gölü diye bir yer var. resmi bir mekan olduğundan çoğu insanın keşfedemediği gizli kapaklı bir cennet. yazın işletilen ucuz mu ucuz da bir kafetaryası oluyor buranın. ağaçların yanında karadeniz gölüne bakarak türk kahvesi içebilirsiiniz yani...
soluğumuzu burada aldık. içeriye girerken arabanın ruhsatını vermek dışında yapmanız gereken başka hiçbir şey yok zaten. Ruhsatı alıp size giriş belgesi veren kişi de sivil giyimli askeri vazifesini yapan tazecik bir delikanlı oluyor. biz her seferinde başka birini gördüğümüz bu delikanlılara bakarak karı koca onların ne kadar küçük ve masum olduklarından bahis açıyoruz. ve aynı yaştaki çocukların doğuda da askerlik yaptıklarını içimiz acıyarak hatırlıyoruz.
Neyse karadeniz gölü demiştim değil mi? Aslında burası bayağı bir havuz. şekli ise karadenizin çoğrafi konumu biçiminde yaptırılmış. Atatürk'ün isteği üzerine... Kendisi memleketine olan sevgisini böyle zarifliklerle göstermiş ama onun bu yönlerini ne yazık ki tarih kitaplarında yok. Atatürk bu havuzda yüzmekten ve sandala binmekten hoşlanırmış. yazın havuz dolu oluyor ama kışın bomboş. aşağıdaki fotoğraflardan birinde de yusuf boş havuzda koşturuyor zaten. Biz yusuf gibi havuzun içine dalmadık ama bayağı karlara bata çıka oynadık. ilk teslim bayrağını çeken de ben oldum. üşüdüm üşüdüm dönelim diyen annenin hatrı mecburen kırılamadı.Zira tehdit büyük anne şifayı kaparsa kime kim bakacak?
oradan bir alışveriş merkezindeki oyuncakcıya uğradık. hafta sonları bu merkezdeki oyuncakçılar çıldırıyor. çocuklara yarışmalar düzenliyor, sihirbaz getiriyor, palyaçoları ortalığa salıveriyorlar. fotoğraflarda yusuf beyi bacaklarına balon sıkıştırıp koşturmaca ve üzeriine en çok mandalı takmaca yarışmalarında görüyorsunuz. Sonra da tıkıntık tabii. evde yemeğe pek tenezzül etmeyen, dışarıda ise karnı hep zil çalan oğlumuz yusuf rekor düzeyde bir vakitte lahmacunlarını mideye indirdi. babamız da bunu fotoğrafladı. Latif de babasının kolasından çıkan buzları pipetlere takarak alışveriş merkezindeki yemek yiyen insanların arasında dolaşmaya başladı. bacak kadar şey o buzları hiç düşürmedi inannın. fakat buzlara sulanıp onları yalamaya başlayınca anne devreye girip onları yere çaldı ve veledi yerden yeniden allmasın diye üzerlerine basıp kırdı. Sonra mı ne oldu? yusuf ve babammız eve dönmeyelim şarkısını terennüm ederken uykusu gelen latif ve yeniden anne olmasına birkaç hafta kalan ben onları zorla eve sürükledik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder