19 Ocak 2011 Çarşamba

doğum hikayesi

aşağıda henüz meryemin resmi yok zira adam gibi fotoğraf çekememekle beraber çekilen birkaç kareyi de bilgisayara atamadık. aşağıdaki fotoğraflar ise yusufun okulda "mesleğiniz ne olsun" isimli okul ödevinde "mucit" olmak istediği için kraladığımız derme çatma mucit kıyafetiyle veletlerimmizin çektirdiği resimler oluyor. bir de yusufun hırpani kılığıyla sarıldığı arkadaşlarının olduğu fotoğraf var. o fotoğrafta ise bir çeteye şahit oluyorsunuz. çetenin reisi ortadaki ege. kendisinden herbir şey beklenir. sağındaki ve solundakiler ise fedaileri oluyor. fedai dediysek öyle eften püften değil. mesela benim evde asla bir iş yaptıramadığım sevgili oğlum yusufa kaşıyla gözüyle her istediğini yaptırıyor şu ege. yusufun gösterebildiği kıvamlı sadakatin dışında bu ilişkiyi içerik yönünden hiç benimsemediğimi söylemeliyim. çocuk adam kullanmada pek sıkı.
neyse gelelim meryem betüle, ve onun eve gelişiyle yaşanan hadiselere. yeni yılda doğmması için sezeryan tarihini 30 aralıktan bir cesaretle 3 ocağa almıştık ( malum 1-2 ocak haftasonuydu) her an doğabilir endişesiyle debelenirken sağ salim üç ocağa erişip sallum sullum ameliyathaneye gittikk. ameliyata girerken yüzüü bin parça olan eşime ve ablama moral vermem falan gerekti tabii. neyse sanırım kıvırabildim. doğum hanede ameliyat çocuk dokturumuz minübüsle geldiği için - aman nasıl da arabası olmaz muhabbetleri arasında- biraz geçikti. öyle soğukta beklerken asistanlardan birinin "çocuk doktoru merdivenlerdeymiş kesime başlayalım mı" gafıyla, o gafı telafi etmeye çalışan doğum doktorumla işe başlanıldı. bebek iri olunca bir kaç kişinin üzerime çıkıp bastırması gerekti. biraz bağırdım tabii. sonradan doktoruma " normal doğum yapmış gibi havalı oldum" diyeceğim viyaklamalardı bunlar. ardından da mis kokulu kızımız geldi. dört kilo kadardı. elden ele dolaştı. nihayet ben de öptüm bu güzelliği ve ardından da yukarı çıkardılar.
ahmet latifte yaşadığımız sarılığı maaalesef betül de de yaşadık. hastaneden çıkınca hergün doktora taşınmalar, zorla bebeği beslemeler, ayıltmaya uğraşmalar vs. 17 ye kadar çıktı sarılığımız tam yeniden hastaneye yatacaktık ki inmeye başladı. sanırım - her ne kadar söylediğimiz doktorlar bunu kabul etmese de - bunda ev ortamında oluşturduğumuz küvez işe yaradı. ufo ısıtıcıyı açıp, florasan lambayı altmış santim yükseklikte tutarak kızımıza ışık verdik durduk. bu arada evde ilgilenilmesi gereken diğer çocuklarda vardı tabii. annem ve ablam ilk on beş gün boyunca yanımdaydılar. evlerine gittiklerinde yorgunluktan hasta olup yatağa düştüler. mesela ablam aciile kaldırılmış. telefondan dinlediğim sesi ise tam bir erkek sesine dönmüüştü. sonra babaannemiz geldi tempo yüzünden onlarda yoruldular -hala da yoruluyorlar- bayağı. ben mi? dün sabah otuz dokuz buçuk derece ateşle hastaneye kaldırılıp bir güzel serüm yedim. tadı harikaydı. yani yolda "üşüyorum, şimdi meryeme latife yusufa kim bakacak" diye bağırarak ağlayan ben, serum şişesinin şıkırtısıyla huzura kavuştum. ardından da paşa paşa antibiyotiklerimi alıp yuvama döndüm. galiba bir ameliyat esnasında biir de dün serum şişesini yyerken adam gibi yatabildim. ağlayan yok, çekiştiren yok...
hani ben yatamıyorum geleni de oturtmuyoruz yani. valla koca koca insanlar - yani anaaanne babaaanne oluyor onlar- pıtı pıtı dolaşıyorlar etrafta, insan utanıyor ama muhtaçlık işte, ne yaparsın...
hım ne diyecektim kızımız pek tatlı, acayip kucakcı, diğer iki oğluma oranla ise uykuyu hiç sevmiyor. ben latifin meryemi nasıl karşılayacağından çok endişeliydim. zira onun gelişiyle latif bizim odadan çıktı, yatağını değiştirdi. korktuğumun aksine müthiş bir analık duygusuyla hareket etti oğlum. hatta gece ağladığında o da kendi odasından kalkıp "anneeee, anneee" diyerek benim bebekle ilgilenmemi motive ediyor. ağlayınca ona oyuncak getiriyor. altını değiştireceğim zaman bez taşıyor vs.
ama olan yusufa oldu. ağır depresyondayız. ödev konusunda mıy mıy olan yakışıklı çocuğum ilgimizi çekmek için bu huyunda tavan yaptı. artık ödevini ben başında değilsem asla yapmıyor. bir saniye için bile başından ayrılmama müsaade etmiyor, latife de fena çektiriyor meryeminse yüzüne bile bakmıyor. o da evdeki herkes gibi hasta, fakat iyileşmemek için betonlara yatıyor vs. bu sabah kapının arkasında çaktırmadan babasıyla beni dinlemeye çalıştığını fark ettim. öyle saldırgan ve mahsun ki. yemeden içmeden de kesilmeye başladı. halimiz fena yani...
biz yokken meryemi sevdiğine şahit oldum ama bizim yanımızda pirim vermiyor. bu arada meryem'in ikinci ismini yani betülü çok sevdiğim canımın içi lokum kıvamında bir arkadaşımla konuşurken koymaya karar vermiştim. ondan öğrendiğim güzel bir bilgi üzerine. ama betül ismi zaten meryem annemizin sıfatıymış. bunu da yeni öğrendim. nasıl da cuk oturdu. kalkmadı.

18 Ocak 2011 Salı

meryem betül doğdu

yusuf: birdi iki oldular.