25 Nisan 2009 Cumartesi
24 Nisan 2009 Cuma
yusuf yorulmayı kaybetmiş
Yusuf'u tanıyanlar onun hiçbir şekilde yorulmadığını bilirler. 23 Nisan'dan sonra gittiğimiz yemekte Ahmet Latif'ten ziyade bizi - sanki 23 Nisan da kolbastı oynayan sonra da bir buçuk saat kadar arkadaşlarıyla çoşan kendisi değilmiş gibi - yusufu zapt etmek yordu. Zira lokantanın her tarafını keşfetmeye kalktı. Onun bu keşfi esnasında birkaç kez görüntüleyebildik.
23 Nisan
23 nisan için anaokulu öğretmenizi telefonla aramıştım. Öğretmenimiz "bizim sınıfın çocuklarının belli bir kıyafeti olmayacak, renkli gömlek ve kot pantolon giyecekler" dediğinde bu özgürlük hoşuma gitmişti. ardından söylediği ise beni şaşırttı. "Kolbastı oynayacaklar" Kolbastı mı? Diğer bütün çocuklar tek tip kıyafet giyip ya yöresel oyunlar sergileyecekler yahut renkli kurdelalar sallayıp modern dans edeceklerdi. Öğretmenin işine karışılmaz deyip sustum . et ve kemik olayı.
Hava pek hoş olmadığından Latif'le ben 23 nisanda evde kaldık ama Baki'nin dediğine göre en keyifli gösteriyi Yusufun sınıfı gerçekleştirmiş. Herkes gülmekten kırılmış. Kamerada seyredince ben de aynı kanaate vardım. Bakalım siz ne diyeceksiniz. ama önce resimler
20 Nisan 2009 Pazartesi
deniz savaşları
Haftasonunda bir günlüğüne kızılcahamama kaçtık. Ahmet Latif'in doğumundan önce neredeyse her hafta sonu gittiğimiz kaplıcaları bir hayli özlemişiz. Sudan hiç çıkmayışından Yusuf Bey'in de kaplıcaları bir hayli özlediğini anladım. babasıyla gittiği yüzme havuzunda uzun uzun savaşmışlar. Kendileri Barbaros Hayrettin Paşa olup Osmanlı donanmasını yönetmiş. Tabii babasına da Andre Dorya olmak düşmüş:)
15 Nisan 2009 Çarşamba
evham evham
Bugün doktora gidip Latif'e kalça ultrasonografisi çektirdik. Bu tetkik iki aylık olan bebeklerde rutin olarak gerçekleştiriliyor. Çok şükür sağlıklı çıktı oğlumuz. Ultrason esnasında fotoğraf makinasını yanıma aldığım halde hiç çekmedim. Doktor beyin "endişe etmeyin radyosyon almıyor" demesine rağmen, işlemin hemen bitmesi için uğraşıp odadan hızlıca çıkmayı tercih ettim sanırım. Ne yapalım annelik evhamları işte. Bu gereksiz pimpiriklik yüzünden doktoa gitme hikayemizi hastane ortamında çekilen doğal fotoğraflarla değil az önce çektiğim evdeki fotoğraflarla birlikte veriyorum.
14 Nisan 2009 Salı
Dişçi amca oğlumu uyut
Bugün -ağrıya dayanamayarak- Baki ben Latif dişçinin yolunu tuttuk. Neyseki eli pır pır bir diş hekimi bulmuşuz. Dişçinin, ağzımın içini o korkunç aletlerle kazması, cilalaması inanmazsınız sadece on sekiz dakika kadar sürdü. Latif huysuzlanır mı demeye kalmadan, hekim, "tamam kalkabilirsiniz" dedi. Dişçiden çıktıktan sonra ağzımdanki korkunç savaş bir sürelik ateşkes ilan etti. Latif de dişçi sayesinde bugün mışıl mışıl uyudu.Tabii ki anne sütünden ona geçen narkozdan. doğduğundan beri tam mesai çalışırcasına ağlayan oğlum rahat bir nefes aldı anlayacağınız. nasıl da dinlendi.
13 Nisan 2009 Pazartesi
8 Nisan 2009 Çarşamba
Sabah Sabah Keloğlan
Yusuf'un en fazla sevdiği kahramanın keloğlan olduğunu söyleyebilirim. Keloğlan karakterinin Örümcek Adam gibi pek çok yaratığı geride bırakmasının nedeni ise keloğlanın sık sık şarkı söylemesi. "Ben bir garip keloğlanım.." diye başlayan şarkısındaki dünyaya aldırmayan tavırdan etkilenmemek pek mümkün değil tabii. yaratıklar, süper güçlüler, savaşa dursun, keloğlan karizmasıyla hepsini yerden yere vuruyor. Fotoğraflarda Okuldaki "keloğlan gününde" keloğlan rolünü icra edecek oğlumun sabahki halini görüyorsunuz.
7 Nisan 2009 Salı
bonyoda gözüme sabun kaçtı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)