28 Mart 2010 Pazar

kısa kısa

kısa kısa 1- (Yusuf'un Latif'le İmtihanı)
Yusuf''un ailenizi tanıtın ödevinden bir bölüm: Babam Latif'le oynamaktan hoşlanır. Ayrıca Kurtlar vadisi seyretmekten. Bir de Kurtlar Vadisi seyrederken kek yemekten... ( Latif bu aralar pek bir gözümüze batıyor)

kısa kısa 2-(3 boyutlu sinema)
Alice Harikalar diyarındaya gittik ana oğul. Yusuf şapkacıyla Karaip korsanlarındaki Jack'in ortak yönünü ikisininde deli oluşu olarak belirledi. Bir de salonda - çaktırmadan onu gözeten annesi yakaladı ki- ellerini bazen ileriye doğru uzatıp perdeden koltuklara uzanan şeyleri yakalamaya çalışıyor.

Kısa kısa 3 ( her şeyi yapan anne)
Annenin her şeyi yaptığı bu hafta sonu iyice ortaya çıktı. Parka gitmek için herkesi toparlayan çantaları hazırlayan anne arabada yusufun şık çeketinin altında pijaması olduğunu gördü. Oğlum niye pantolon istemedin benden deyince karşılaştığı cevap: sen pantolonu getirip bunu giy demedin oldu. hamiş: açıklı

kısa kısa 4-( Latif ) Latif ateşlendi ve gözleri çapak atıp durdu. Özel hastaneye gittik. (kaç kere gitmeme kararı almamıza rağmen) İhtiyaç olsun olmasın faturayı devlet attıkları için her tahlili alan hastane gereksiz yere kan, idrar vs. aldıktan sonra ve her bir şey temiz çıkıp oğlumuzun canının yanması bize kar kaldıktan sonra basit bir göz damlası ile evimize döndük. ertesi gün şiddetli ağrıyla bu sefer hacettepe çocuk acile gittik ( bu arada istanbuldaki devlet ve ünivewrsite hastanelerinin yaşattığı sıkıntı burada asla yok. devlet başkentini seviyor) oradan göz acile gönderildik. adam gibi teşhis konuldu. geriye latifin kıpkırmızı gözleri, şiş göz kapakları, ateşlendiği için kızaran yanakları kaldı. inşlh tez zamanda iyileşiriz.

kısa kısa 5- ( koro) yusufu'un korosuna o kadar devamsızlık yaptık ki, artık yazacağımız dilekçeye rağmen yeni bir devasızlık hakkımız olmayacak gibi. ayrıca veledimiz bu durum hasabiyle bir sürü şarkıyı bilmiyor. işin fena yanı konsere az kaldığı için ona bunları benim öğretmem lazım. babasıyla yaptığımız onca konuşmanın sonucunda şu sonuca varıldı çünkü: anne - zaten ödevleriyle dersleriyle ben ilgileniyorum, müzikten de anlamam, senin koro tecrüben yok mu, sen çalıştırsana. baba- tamam. (bir hafta sonra) anne- bir şey çalıştırmıyorsun, ne olacak bu iş. baba - bence kurstan ayrılsın ya, ona biz mi öğreteceğiz bunca şarkıyı... hamiş (acıklı)

kısa kısa 6- (Latif) Latif yürümek istiyor, birinin onu tutup gezdirmesi lazım. Bu işe hepimiz gönüllü oluyoruz sanırım. Bir de istediği şeyi parmağını uzatıp "bu bu" diye işaret ediyor. Dün de ihtisasını yapan sevimli göz doktuna aynı şeyi yaptı. Kızcağız da muayeneyi bırakıp Latif'le oynama başladı. Sonra aldı etraftaki ahaliye gösterdi. Çoxcuk acilde bir sürü çocuk olduğu için dikkat çekemeyen veledimiz göz polikinlğinde keşfdildi böylelikle.

kısa kısa 7 -(kitap) Kitap fuarında beyynimden vurulmuşsa döndüm. Her standta çocuk kitapları. sektör amma büyümüş. Lakin insana kendine kitap bulamıyor. İnanılır gibi değil. Neyse. Fuarda yusufa da bir iki kitap aldık. Öğretmenimiz "herkese üç kere okutturuyorum o bir kere okuyor soruları doğru cevapladığı için de ikinci bir kez okumuyor" şikayetini bertaraf etmeye karar vermiştim. gidip dokuz yaş kitaplarından aldık. Adam daha basit şeyler önerdi ama ben direndim. biliyorum sıkılıyor masallardan. kaç sene ona ben okumuşum onları bir de kendi mi okuyacak. macera dedektiflik kitaplarını zulaya koyduk. tahminim doğru çıktı. tüm gün koca kitabı okudu durdu. sabahta tenefüslerde okumak için çantasına aldı. anneler bilir. yani genelde.

kısa kısa 8(ben) çok işim var çıkmalıyım.

15 Mart 2010 Pazartesi

23 nisan

-23 nisan etkinliklerine katılmak istemiyorum. öğretmenime söyliyeceğim
- neden ne oldu ki?
- Anne ya, popomuzu sallıyoruz. nasıl herkesin içinde popomu sallıyayım
-ımm şeyyy, sen konuşma, biz konuşup öğretmenine çıkmak istediğini söyleyelim.

(23 nisan etkinliklerinde yedi yaşındaki cocuklara popo sallatarak TBMM''nin açılışını kutlayanlara selam olsun)

5 Mart 2010 Cuma

Köfte yok mu?

geçen cumatesi, Latif mama sandalyesinden yüz üstü düştü. gerçekten korkunçtu. hastanede saatlerce bekledik. neyse ki Rabbim muhafaza etti de bir sıkıntı olmadı. Yalnız yazmak istediğim bir şey var. Latif düştüğü için ağlarken biz de Yusuf'la ağlıyorduk. O esnada yusuf şöyle diyordu: " Anne köfte yok mu, köfte bulalım - Latif'in en sevdiği yemek- Köfte yerse mutlu olur susar"