25 Kasım 2009 Çarşamba

emeklemek

Latif artık emekliyor. hatta farklı denemelere girip bir tarz oluşturmaya çalışıyor. mesela parke üzerinde puz pistindeymiş gibi kaymaya çalışıyor. bir tatlı bir tatlı

22 Kasım 2009 Pazar

birgül

yusuf yine hasta. iki ay içinde üçüncü antibiyotiğe başladık. bu durum evde herkesin sinirlerini gerdi. zira devam edilmesi gereken bir okul ve yapılması gereken ev ödevleri var. bazen ödevler üst üste yığılıp birikebiliyor. (Bu arada okuldan evimize getirilen mikroplar Latif'i de vurdu. ama o daha dirençli şu an. turp içinde bir gün bekletilmiş bal, ıhlamur çayları, çörek otları, fırında pişmiş elmalar onda etkisini gösteriyor. yusufa ise söken tek şey karabiberli süt. onu da ona içermek imkansız. neyse) geçen halsiz halsiz biraz okuma aluıştırması yapalım dedik. ve gülmekten kırıldık cümle şöyle okundu :" Metin, (birgül) et tat" evet birgül. babasıyla biz gülmekten çatlarken yusuf da şaşkın şaşkın bakarak şöyle dedi: "birgül işte, o işaretin adı, niye gülüyorsunuz ya..."

resim tarlası

Art galeri denen yerde bir sürü resim inceledik Yusuf'la. Pekçok ressamın çalışması vardı. gerçi ben yeni bir bakış açısı göremedim. aynı şeyler, aynı yorumlamalar... Ama yusuf daha önce pek sergi gezmediğinden ilgiyle inceledi çalışmaları. çıktığımızda da şöyle dedi: resim tarlası güzeldi.

17 Kasım 2009 Salı

Levent

Bügün Latif'le Yusuf'un bir kuzeni oldu. İsmi Levent. Bir haftadır Yusuf'la Levent'ten bahsediyorduk. O da heyecanla bu yeni bebeğin doğmasını bekliyordu. "Levent benden çok küçük Latif'den az küçük" olacak diye hesaplar yapıyordu. dün gece Levent isminin anlamından da bahsettik. Osmanlı döneminde denizci olduğunu öğrenince pek keyiflendi Yusuf. Levent isminin diğer anlamlarını da bügün söyleyeceğim ona: "Yiğit kimse, boylu poslu yakışıklı kişi, güçlü kuvvetli" bu anlamlar zaten Yusuf'un ilgi alanına giriyor. bayılacaktır.

Ben de hala oldum tabii. yüzünü göremesem de sesini duydum. minnacık bir ciyaklama. Hayırlı güzel bir çocuk olur inşlh. tez zamanda görmek istiyoruz. bakalım.

14 Kasım 2009 Cumartesi

emzikli kral

yusuf'a göre ahmet'in ağzında emzik varken etrafa kral gibi bakıyormuş. "kendini kral gibi hissediyor" deyip duruyor. Bu saltanata son vermek için emziği ağzından çekip alıyor bazen. o zaman tahtını kaybeden ufak oğlumuz bağırıp duruyor. yusuf da dayanamayıp emziği yerine koyuyor. evimizde anlayacağınız, ardı ardına ihtilalaller gerçekleşiyor.

8 Kasım 2009 Pazar

Latif








































bakalım Latif ne diyecek?





yusuf



yusuf iki yaşındayken şöyle dedi: Anne bana yumurtanın ateşinden ver
yusuf dört yaşındayken şöyle dedi: seni uzun ipler gibi seviyorum anne, hiç bitmeyen upuzun ipler gibi
yusuf beş yaşındayken şöyle dedi: Allahım dağlar kırılmasın, karıncalar da ölmesin

6 Kasım 2009 Cuma

uyurken uyanılır

dün akşam latif erkenden uyudu. biz de bakiyle keyifle sohbet edelim dedik. Fakat saat gece on ikiye yaklaşırken sohbetimiz dönüp dolaşıp çocuklarımızın üzerinde dolaşmaya başladı. dayanamadık. gittik rahat rahat uyuyan çocuklarımızı öperek uyandırmaya başladık. delimiyiz ne? Latif'le Yusuf neyseki olgun çocuklar. böyle şımarıklıklara tüm gece "artık uyumuyacağız" diye posta koyarak devam etmiyorlar.

5 Kasım 2009 Perşembe

:)

haftada bir gün özel bir okulda ders veriyorum. Okulun kreşi olduğu içinse Latif'le tenefüslerde dahi görüşme imkanımız oluyor. bu yüzden keyfimiz âlâ. Geçen hafta Ankaradaki okullar tatil olduğu için evdeydik. bugün okula gittiğimde ise kreşteki - o çokkkkkkkkkk sevimli ablalar- beni kapıda karşıladı. Aradan zaman geçince Latif'i özlemişler tabii. Oğlum da onlara gülücük dağıtıp durdu. Sormayın, yemek yerkenki şaklabanlıkları yüzünden Latif pek meşhur okulda. geçenlerde güvenlik görevlisiyle fotokopi memuru önümü kesip öğlen yemeğinde Latif'i seyretmeye gittiklerini söylediler. güvenlik görevlisi -o koca adam- Latif'in takllidi yapmaya kalktı. ben de ona yaptım. ne olacak halimiz bilmem.

3 Kasım 2009 Salı

gez -toz











yusuf rahatsızlanmadan önce Ankara'nın tepesine çıkalım demiştik. Meğer Ankara kalesinin olduğu yerler bir çeşit kurtarılmış bölgeymiş. kamu binalarının tırmanamadığı bir yer. eski evlerde restore edilmiş. nargile içilebilecek keyifli mekanlar var. dolaşırken bir de koç müzesine rastladık. İstanbuldaki gibi kocaman değil. yine de keyifli. yusuf oyuncak bölümünde çekim yapıp durdu. Latif mi? o da kendi kendine şarkılar mırıldandı.