11 Ekim 2010 Pazartesi

hayran

yusuf her gün okul dolabında ev ödevi için gerekli defterlerini unutuyor. kızıyorum. ama kızarken vicdan azabı duyuyorum zira aynı ben. pratik zekalı oğlum ödevlerini önce müsveddelere yapıyor ardından da okulda öğretmene çaktırmadan defterlerine geçiyor. hem de o korkunç yazısıyla.:) hakkaten korkunç! bu konuda ona hiç kızamıyorum çünkü yazı yeteneğini benden aldığı çok belli. ilkokulda güzel yazma noktasında asla yıldız alamayan, ortaokulda yazı çirkinliği sebebiyle defter tutmaktan vazgeçen, (ödev kontrollerinde yan sınıflardan defter alan) lisede yazma işini hepten seren, üniversitede okulun en klas hocalarından biri tarafından çağırılıp yazısının çirkinliği yüzünden yarım saat nutuk dinleyen ben ( kadın sınav kağıdına bakıp "olamaz" demişti. "tanımadığın birine el yazınla pusula göndersen bu yazına bakınca hakkındaki ilk intibaa ne olur" da demişti)yayınevlerinde dizgicilerin kabusu olan, neyseki bilgisayarı keşfeden ve o günden sonra mektuplarını bile bilgisayarda yazıp gönderen biri olarak onu nasıl haşlayabilirim? ama ben de olan bir yeteneği de var oğlumun. güzel şeylere hayran olma becerisi. yazısı ve resmi çirkin olsa da bu işi iyi kıvıranlara hayran oluyor. mesela geçen gün bir arkadaşının çizdiği güzelim bir boğa yılanını eve getirdi. bu resmin karşılığında çocuğa bir hayli kıyak geçmiş. özenerek bana gösterdi ve " ne kadar güzel değil mi?" diye sordu. işin doğrusu ikiye giden bir velete göre gerçekten güzel bir boğa yılanıydı. akşam ben de dayanamayıp bakiye gösterdim. ee güzel şeylere hayran oluyoruz demiştim değil mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder