31 Aralık 2011 Cumartesi

ev hali

internetten miyazaki'nin bir çizgi filmini seyredecektik.Yusuf ne zamandır seyretmek istiyordu. Bense Latif'in korkmasından endişe ettiğim için erteliyordum.Yusuf beni "hayaletlerden neden korksun adı üzerinde hayal- et, insan hayal ettiğinden korkmaz" diye ikna etmeye çalıştı. kötü bir anneyim çünkü ikna oldum. Miyazaki'nin hayaletli, tuhaf dünyasını yansıtan filmini seyrettik. Latif sıkılınca oyuncaklarıyla falan oynadı. lakin hala vicdan azabı çekiyorum. ben bunu nasıl yedim ya? benim kelimelere zaafım olduğu için yusuf da kelimeleri böyle evirip çevirdiği için. daha doğrusu onları çıplak görüp farklı anlamlara bölebildiği için oluyor böyle.ben ingilizce öğrenirken yaşıyordum bunu. (sırt çantası backpack gibi.) insanın anadiline de böyle dışarıdan bakabilmesi beni şaşırtıyor. Latif'inse kelimelerle hala arası iyi değil. hala tam konuşamıyor. çocuklar meleki alemle alakalı şeyleri tamamen unutunca konuşabilirlermiş. ne güzel. fakat beni şaşırtan onun sabrı. yaşıtı konuşması geçiken çocuklar genelde sinirli olur. istediklerini anlatamamaları anlaşılamamak onları gerginleştirir. Latif ise anlayabilmemiz için çoğu zaman sakince heceliyor. anlayamadığımızda ise birkaç denemden sonra gülerek vazgeçiyor. "Mühim değil, halledebilirim, üzülme" diyor gülümsemesiyle. Meryem mi ne yapıyor? uzuyan dalgalı saçlarını çekelemekle, gülümsemekle, el şaklatmakla vakit geçiriyor. ilk altı ay sürekli ağlayıp gülümsemelerini şimdiye saklamış sanki...Ha unutmadan müzik başlayınca da hemen oynuyor. danstan anlamayan iki ağabeyinin, ve söz konusu kıvraklık olunca meşe ağacından beter olan anne babasının aksine bu kız nasıl böyle anlamıyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder